ilgi: “Canlılar içinde, bilgi edinmeye en istidatlı olanı insandır. Hatta, bir bakıma, “bilgi”, insan için mevcuttur, denebilir.
İIim-San’at-Din:
“İslâm kültür ve medeniyetinde, ilim, sanat ve din, bir diğeri ile çelişmeksizin, tam bir “tevhîd şuuru” ile hayran kalınacak bir terkibe ulaşmıştır.”
Türk milleti:
“Türkler, yalnız askerî sahada değil, içtimaî, iktisadî, ahlâkî, bediî ve fennî konularda büyük eser ve hamlelerle İslâm Dünyâsı’nın şanını ve şerefini yüksek tutmasını bilmişlerdir.”
Millî devlet:
Millî devlet, herhangi bir sınır ve zümreye imtiyaz tanımayan devlettir. O, bütün tabakaların, bütün içtimaî birimlerin hak ve menfaatlerini koruyan, savunan, dengeleyen ve milletin vicdanında saygı ve îtibar bulan ve bizzat milletin teşkilatlanmasından doğan “bir otorite”dir.”
Milliyetçilik:
“Bir milletin gücü, “milli şuurunun” uyanıklığına bağlıdır. Bu şuur güçlendikçe “milli birlik” ve “dayanışma ruhu” artar. Biz, Türk milliyetçileri olarak “milli şuurun” yüksek gücüne inandığımız kadar, fertlerin “şahsiyet olma” istek ve irâdesini de inkâr etmeyiz.”
Aile:
“Başta Sevgili Peygamberimiz olmak üzere, bütün Şanlı Peygamberler (Hepsine selât ve selâm olsun), insanlığı “Aile” ile başlatırlar. Yâni, İslâmiyet, sosyolojisini, aile üzerine kurar.”
Okumak:
“Okumak, bir bakıma, başka bir kişinin, zümrenin, neslin, başka bir kültür ve medeniyetin kaydedilmiş duygu, düşünce ve tecrübeleri ile karşı karşıya kalmak demektir.”
Târih-Kültür-Ülkü:
“Târih, bir milleti (geçmişte), kültür bir milleti (halde) ve ülkü, bir milleti (gelecekte) birleştirir.”
San’at:
“Her san’at eseri, içinde doğduğu tabiî ve coğrafi çevrenin izlerini taşır. Yine, bunun gibi, her
san’at eserinin böyle sosyolojik, psikolojik ve felsefi bir zemini vardır.”
Yine San’at:
“San’at, tamamı ile (ferdî bir çığlık) biçiminde doğsa bile, san’atkârın şahsiyeti içtimaî değerlerden bağımsız değildir.”
Dehâ:
“Dehâ, kendini (eserleri, buluşları ve” keşifleri) ile ispat eden ve bütün dünyaya kabul ettiren (olağanüstü ve hârika) zekâ ve yetenek demektir.”
Kitap:
“Dünü yarına taşıyan, insanı insana bağlayan, insanı, insandan ayıran da kitaplardır.”
Hürriyet:
“Hürriyet için hürriyet olmaz, hürriyetler, insanın gelişmesi ve yücelmesi için birer vasıtadan ibarettir.”
Temizlik:
“Hiç mübalağa etmeden belirtelim ki, dünyaya ve bilhassa Avrupa’ya temizliği müslümanlar öğretmişlerdir.”
Kendini ifâde:
“Gerçekten de başarılı insanlar, “kendilerini ifâde ederken” kabanın yerine inceyi, çirkinin yerine güzeli, kötünün yerine iyiyi, süflinin yerine ulvîyi, menfînin yerine müsbeti tercih edebilenlerdir. Büyük edipler, şâirler, yazarlar, ressamlar, mütefekkirler, mimarlar, hattatlar böylece doğarlar.”
İnsan ve Değişme:
“Hiç şüphemiz yoktur ki, (değişmeye en istidatlı olan canlı varlık) insandır. Çünkü, tâlim ve terbiyeden en çok istifade etmesini bilen varlık odur. Esasen “değişmek” demek, “tâlim ve terbiyeye müsait olmak” demektir.
Münevver:
“Münevver, üstün bir zihnî güce sahip, zaman içinde, bu gücünü millî ve beşerî tecrübelerle besleyen, belli bir iş ve meslekte mütehassıs, iyice sindirdiği kültür değerlerinden yeni sentezlere gidebilen, Allah’tan başka ilâh tanımayan, bu yüce “tevhîd” inancını, âlemşümul bir mesaj hâlinde, bütün insanlığa ulaştırmaya çalışan, yanlıştan tek doğruya, çirkinden güzele, kötüden iyiye, küfürden imana, vahşetten medeniyete, zulümden adalete, haksızlıktan Hakk’a, kısacası, “karanlıktan nura” doğru yol arayan ve bulan ilim, fikir ve gönül adamıdır.”
O’nu bir defa daha rahmetle anıyorum.
M.Halistin Kukul