* Ahmet Uçar
Hacı Muhammed Devli, aslen Güney Afrika’nın Ümitburnu Müslümanlarından. Memleketinde İslamiyete hayırlı hizmetler yapar. Daha sonra İngiltere’ye giderek Londra’ya yerleşir. Londra’da hem muhtedi ve hem de muhacir Müslümanlarla birlikte “Müminlerin Emiri” kabul ettikleri Osmanlı Sultan’ı Abdülhamid Han’a her fırsatta bağlılıklarını ve sadakatlerini dile getirirler. Özellikle o zamanın meşhur gündem maddeleri Ermeni, Bulgar ve Girit meseleleriyle, harem ile ilgili iftiralar ve İslam düşmanlarına karşı başarılı ve fedakârca kampanyalar yürütürler.
Hacı Muhammed Devli, 1896’da Londra’dan Sultan II. Abdülhamid Han’a gönderdiği mektupta şöyle diyor:
Allahü Teala saltanatınızı, ömrünüzü uzun, halifeliğinizin kudsiyetini dâim eylesin. Bendeniz Ümidburnu ahâlisinden olup, yirmibeş sene kadar önce orada, Müslüman için “Nûr-u Hamidiye” adıyla bir cami-i şerif yaptırmıştım. Aynı yıl Londra’ya geldim. O zamandan beri burada yaşayarak “Hilafet-i mukaddese-i İslamiye” ve “Hükümet-i Seniyye-i Osmaniye” için sadakâtle hizmet ediyorum.
Londra’nın merkezinde bir ev masrafı tarafımdan karşılanarak mescide dönüştürülmüştür. Orada; cemaat ile Cuma ve vakit namazları edâ edilmekte ve siz yüce Halifemiz adına hutbe okutulmaktadır. Böylece; İslam dünyasının her tarafından Londra’ya gelen Müslümanların; mukaddes Hilafet makamı ve Hükümet-i Ebed Müdded-i Osmaniye’e kalbi bağlılıkların devamı sağlanmaktadır. Bu konuda var gücümle çalışıyorum.
Bunun dışında, mescid yapılan evin dışında bir yeri de; akşam mektebi hâline getirerek İngiltere’de zararlı fikirlerle zehirlenip gerek din-i mubin-i Ahmediyyeyi unutan ve gerekse makam-ı Hilafeti hatırdan çıkarmaya başlamış olan bazı genç Müslümanları da; dini vaaz nasihat ve telkinat ile sırat-ı Müstakim’e sevk’e muvaffak oldum.
Ayrıca kendi arzu ve vicdanları ile bazı Hristiyanların bile İslâm’la şereflenmelerine vesile oldum. Yine bu mektebin bulunduğu evin münasip bir salonunda; toplantılar yaparak; Makam-ı Hilafet-i Kübra ve özellikle de Osmanlı Hükümeti aleyhine yapılan yayın ve atılan iftiraları bir bir anlatarak, kendilerine meselelerin doğrusunu anlattım.
Mukaddes ve Yüce Osmanlı Devletini muhafaza ve müdafaa maksat ve gayreti ile yazmış olduğum yazı ve mektupları; İngiliz, Fransız, Hindistan ve Mısır gazeteleri tarafından da yayınlandı. Halen de yayınlanmaktadır. Bu gazetelerin lehte yayınının devam etmesi için Lordlar Kamarasından Lord Stanley de, eski İngiltere Başbakanı Lord Salisburg’un dikkatini çekmiştir.
Bütün Müslümanları, kurduğum bu yeni merkezde toplayarak Ermeni, Girit ve Yunanistan meseleleri ile ilgili olarak bilgilendirdim. Makam-ı Hilafeti-i Kübrayı ve Necip Türk Milletini müdafaa ve muhafaza etmenin bütün Müslümanların, mutlaka yapmaları gereken vazifelerinden olduğunu hatırlatarak; bu hususta masraf ya da benzeri şeylere bakmayarak “Devlet-i Ebed Müdded” olan Osmanlı Devleti lehinde; gösteri ve mitingler yaparak Müslümanların sesini bütün dünya Hıristiyanlarına duyurmamız gerektiğini anlattım. Bu konuda başarılı da oldum.
Bu meselelerle ilgili hakikâtlerin ortaya çıkması ile bu sayede Hıristiyan ahâlinin İslam dünyası aleyhinde taşıdıkları kin ve garez bir derece kadar hafifletilerek; Din-i Mübin-i Ahmediye’nin derece-i ulviyesini cümleye anlatmak, Mukaddes Halifelik makamının haklarını korumak, Şerefli Türk Milletine sevgi hislerini yayarak, bu çalışmaları gazeteler ile yaymak ve başarılı olmak için çalışıyoruz.
Gazetelerde çıkan bu yazılarla, yalnız İngiltere’deki Hıristiyan halk iknâ edilmekle kalmayacak; bu gazetelerin günlük ve haftalık nüshalarının gittiği Hindistan ve sâir yerlerde İngiltere idaresindeki Müslümanları, Hilafet-i Kübrâyı İslâmiye’ye daha ziyâde bağlılığını sağlamak için yayınlar yaptırdım. Bu tür yayın faaliyetlerimizden beri, Hind İslâm gazetelerinin Hilafet Makamının korunmasına yönelik yayınları oldukça artmıştır.
İngiliz matbuatında Ermeni işleri önemli bir yer işgal ederek; Hazreti Halife ve Devlet-i Ebed Müddet-i Osmaniye aleyhinde birçok yalan-yanlış yayınlar yaparak; İngiliz kamuoyun aleyhte teşvik için büyük bir gayret göstermektedirler. Ben de buna karşı, gücüm nisbetinde hemen harekete geçerek, bu meseleyi layıkıyla İngiliz kamuoyuna anlatarak ve açıklayarak, meselenin gerçek yüzünü bir dereceye kadar ortaya koymaya muvaffak oldum.
Yapılan toplantılarda, Osmanlıya karşı kullandıkları dilin kabalığını ve düşmanca oluşunu İngilizlere anlattık. Bu çabalarımız sonuç da verdi. Mösyö Gladston bile, Liverpoll’da düzenlediği mitingde, daha önce Osmanlıya karşı kullandığı hakâret ve iftira dolu konuşma tarzını değiştirmek zorunda kaldı. Onun bu tavrı diğerlerine örnek yapmıştır.
Sesimiz Gür
İngiltere’de Müslümanların sesi daha gür çıkmaya başladı. Müslümanların dostu ve İngiliz Avam Kamarası azası Sir William Letting’in İslâm dini aleyhine yapılan ve yayınlanan iftiralara cevap vererek yalanladı. İngiltere Müslümanları geceli-gündüzlü çalışarak bunları mektepte bir araya gelerek yazılı hâle getirdiler. Sonra da bunları batı İngiliz gazetelerinde yayınlamak istemişlerdir.
Ancak bazı gazeteler Hıristiyan fanatizmin etkisiyle bunları yayınlamak istememişlerdi. Bu da Müslümanları durduramadı. Yine yazı yayınlara devamla, her nerede ne şekilde olursa olsun, Halifemiz ve Osmanlı Devleti aleyhine çıkan yazı ve duyulan söylentiler yalanlanarak red ve tekzib edilmiştir. Bununla da yetinilmeyerek Başbakan Lord Salisburg’un konuyla ilgili resmi açıklamalarını bile tekzib etmeyi ve bunları gazetelerde yayınlamayı başardım. Ekte takdim ettiğim gazete parçaları bu sözlerimin doğruluğuna yeteri delil olabilir.
İslam Dünyasını ve Hukuk-u Mukaddes-i Hilafet-i uzmayı muhafazaya ne derece büyük bir mesai harcadım ve gayret gösterdim ise de, bu uğurda yazılanları tamamen yayınlamaya, tarafımıza iftira eden gazetelerin çokluğu sebebiyle hakkıyla müdafaadan beni alıkoyuyor.
Gerek Hıristiyan dünyasının İslamiyet hakkındaki edindikleri “Zehab-ı bâtılayı” (yanlış itikâdı) ortadan kaldırmak ve bilhassa Müslümanların Makam-ı Hilafet-i kübraya irtibatlarını artırmak ve yabancıların tebaası bulunan Müslümanların mutluluğu için çalışmak ve onların her birini vatan-ı aslileri (Osmanlı ülkesine) bağlı hale getirmek için İngiltere’de tahsilde bulunan gençlerin gözlerini açarak memleketlerinde İttihâd-ı İslâm uğrunda çalışarak ve gayret edecek bir hâle getirmek için Londra’da bir İslam gazetesinin kurulması için çalışmaktayım.
Gazete, bu faydalı fonksiyonundan başka; Londra’da kurma emelinde olduğumuz Cami-i Şerifin yapımına, böylece cemaat dışında kalmış Müslümanları da, cemaate kazanmaya sebep olacak bir Cami-i Şerifin kurulmasına vesile olacak bir fonksiyon ifâ edecektir.
Cevap Verilmeli
Cami-i Şerif yapımının yaklaştığı şu günlerde; yapmış olduğunun mescide ibâdet ve taat yapılan, Cuma ve bayrak gibi resmi ve dini bayram günlerinde vaaz ve nasihât, “velâdet” ve “cülus-u hümayun” gibi resmi törenlerde şenlik ve merasim yapılan, mescid, biz ve İslâm âlemi aleyhinde kamuoyunun olumsuz olarak da etkilemektedir.
Nitekim İngiltere gazetelerinin meşhurlarından olan “Oytingi Standart” bile 24 Ağustos 1896 tarihli nüshasında yapılan şenliklerden bahsederken “Yakında şüphesiz Londra’daki Caminin bir de minaresi olacaktır. Fakat bir de müezzin aramak biraz abesçe olur zannındayız. Bu konuda Müslümanların uyarılması gerekir” demektir.
Hacı Muhammed Devli mektubun sonunda Londra’da bir cami inşa etmeğe niyet ettiklerini ve bir de bir İslam gazetesi çıkarmak arzularını ifade ederek bu hususta Padişahtan yardım istemektedir.
Kaynak: Tarih ve Düşünce
* * *
Bu metin, kıymetli Türkistan Birliği okuyucuları için şâyân-ı tavsiye telakki edildiğinden Türk Alemiyiz websayfasından iktibas edilerek nazar-ı dikkatinize takdim edilmiştir. Muhtevası ve paylaştığı fikirler tamamen yazarına aittir.