Türkistan evliyâsından. Baba Kemâl Cündî hazretlerinin do?um ve vefât târihleri kesin bilinmiyor ise de on ikinci asrİn ikinci yarİsİnda vefât etmiŞtir.
Baba Kemâl, Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin huzûrunda yetiŞti. Kemâle geldiğinde, hocası kendisine hırkasını verdi ve; “Türkistan diyârİnda Mevlânâ Şemsüddîn Müftî’nin Ahmed Mevlânâ isminde bir oğlu vardır. Bizim bu hırkamızı ona ulaştır ve terbiyesi, yetişmesi ile de meşgûl ol!” buyurdu. Baba Kemâl; “Peki efendim!” deyip huzûrundan ayrıldı ve Türkistan yolunu tuttu. İşâret olunan Cünd beldesine geldi. Baktı ki, çocuklar oyun oynuyorlar. Ahmed Mevlânâ, o zaman daha çocuktu ve orada çocuklarİn arasİnda idi. Fakat o, oyun oynamıyor, oyun oynayan çocuklarİn çıkardıkları kaftanlarını, elbiselerini bekliyordu. Baba Kemâl’in kendisine doğru geldiğini görünce hemen aya?a kalkarak karşıladı. Selâm verdi. Baba Kemâl hiçbir Şey söylemeden, o:
“Nasıl biz başkalarİnİn elbiselerini bekliyorsak, siz de bizim elbisemizi bekliyorsunuz.” dedi. Baba Kemâl onu bağrına bastı, sonra Müftî’nin yanİna geldiler. Durumu kendisine anlatınca, Müftî, Baba Kemâl hazretlerine dedi ki:
“Bu çocuk meczûb olup delidir. Size münâsib hizmet edemiyebilir. Fakat bunun küçük kardeŞi Dânişmend Mevlânâ gâyet akıllı ve terbiyelidir.” Bunun üzerine Baba Kemâl:
“O da nasîblensin. Fakat biz, üstâdımızın işâreti ileAhmed Mevlânâ’nİn yetiŞmesi ile meşgûl olacağİz.” dedi. Nihâyet, Ahmed Mevlânâ kİsa zamanda yetişti. Kemâlâtı, yüksekliği etrafa yayıldı. Çok kimselerin de yetişip, kemâl mertebelerine yükselmelerine vesîle oldu.