Türkistan

Devletin Doğu Türkistan Siyaseti

O

resim

rtalıkta Şarki Türkistan’a dair iç içe geçmiş doğrular, yanlışlar ve dolayısıyla bilgi kirlilikleri var… SSCB dağıldıktan sonra Batı Türkistan’da yaşayan kardeşlerimiz, 5 ayrı devlete ayrılmış olsalar da hürriyetlerine kavuştular. Sovyetler Birliği’nden kurtularak hürriyetine kavuşan diğer bir Türk devleti ise Azerbaycan’dır. Ancak Azerbaycan, Türkistan’da değil, Kafkasya’dadır.

Sovyet Rusya işgalinde ümitleri yıkık olarak yaşayan Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Tacikistan, Rusya’da hiç umulmadık bir anda esen bir perestroika/yeniden yapılanma rüzgârıyla hürriyetlerini elde edip müstakil devlet oldular.

Ne var ki Rusya’da Lenin rejimi biterken Çin’de Mao rejimi ayaktaydı. Çin, peyklerini bırakmak yerine hibrit/melez bir sisteme geçti. Artık idarede komünist, pazarda kapitalistti. Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan’daki işgali ve demir pençe yönetimi devam ettiği için Uygurlar, hürriyetlerine de müstakil devletlerine de kavuşamadılar.

Çin, Uygur Türklerinin yaşadığı yere “Uygur Sincan Özerk Bölgesi” demektedir. Bu olması gereken şekilde bir özerklik, muhtariyet, otonomi midir? Çok şüpheli. Eğer, en azından Tataristan kadar olsun bağımsızlığa yakın bir yapıda olsalardı bugünkü rahatsızlıklar büyük ölçüde yaşanmazdı.

Uygur Türkleri, vatanlarına Doğu Türkistan anlamında “Şarki Türkistan” demekteler. Şarki Türkistan’ın işgali birkaç asra dayanmakta. Hürriyet ve istiklalini kaybettiği en yakın zamansa 1950’lerin başında Mao dönemindedir. Şarki Türkistan, o günden bugüne mahzun ve mazlumdur. Doğu Türkistan meselesi, zaman zaman ve bilhassa Ankara ile Pekin’in arası iyileştiği ve belki de Ankara ile Riyad’ın aralarının bozulduğu zamanlarda alevlenip gündeme gelmekte ve ortalığa birçok iddialar dökülmektedir:
Asimilasyon Politikası Devam Ediyor
Şimdilerde bazı vatansever Uygurların hapse atıldığı, öldürüldüğü tekrar edilmektedir. Bu iddialar yeni değildir. Uygur vatanseverlerine hiçbir zaman nefes aldırılmamıştır. Asimilasyon yani azı çoğun içinde eritmek politikası, yeni değildir. Uygur vatanına kitleler hâlinde Çinli nüfus nakledilerek Türkleri kendi vatanlarında azınlık durumuna düşürme isteğini hiç bırakmadılar.
Yeni olan, korkunç ötesi bir haberdir:

Bir zamandır Türkiye kamuoyu, bu haber ve sosyal medya etkinlikleriyle alttan alta çok rahatsızdır. Buna göre; Çin Hükûmeti, aldığı bir kararla her Uygur Türkü’nün evine zorla bir Çinli erkek yerleştirmektedir. İnsan hürriyeti, aile hürriyeti ve namus mefhumuna düşman böyle bir hâli, bırakınız Müslüman Türk bir Uygur ailenin kabul etmesini ateistler bile kabul etmez.

Bu iddialar, haberler doğru mudur? Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Bugüne kadarki geçmiş hadiseler hatırlandığında hemen “hayır bunlar asılsızdır!” denemiyor. Diğer taraftan başka iddialar da var:
Buna göre CIA yani Washington, Uygurları kışkırtmaktadır. Doğu Türkistan’a sızmış Vehhabiler de kandırabildikleri Uygurların itikadını bozarak onları selefileştirmekteler.

Türkiye ile Çin’in her yakınlaşmasında Doğu Türkistan’da karışıklık çıktığına yukarıda temas etmiştik. Vehhabi ideolojinin ihracına ise şaşılmaz. Bunu Balkanlarda da yapmaktalar. Kafkaslarda yakın tarihlerde çıkan kargaşaların arkasında da onlar var. Eğer; hakikaten Doğu Türkistan’a sızmışlar ve burada da imanları bulandırıyorlarsa o zaman Türkiye, batı-güney-doğu istikametlerinden Vehhabi/selefi hilale alınıyor demektir.
Doğu Türkistan Masası Olmalı

Hariciyemizin herhâlde bir Doğu Türkistan Masası vardır. Yoksa hemen kurulmalı. Bu masa, bugün için olsa da olmasa da dışişleri, geniş açıklamalarla milleti aydınlatmalıdır. Devlet de mutlaka bir Doğu Türkistan siyaseti geliştirmelidir. Şarki Türkistanlılar dinlenerek Pekin’le müzakere masasına oturmalıdır. Çin’le turistik, iktisadi, ticari, askerî münasebetlerimizi geliştirirken diğer taraftan da diplomatik görüşme ve ikna yollarıyla Çin’in Şarki Türkistan’a dönük her türlü istenmedik uygulamasına nihayet vermesi temin edilmelidir.
Putin Rusya’sı, Ukrayna ile didişirken Fatih’in hatırası tarihî Türk yurdu Kırım, Ruslar tarafından bir kez daha işgal edildi. Hâlbuki bugün Ankara, Moskova ile hiç olmadığı kadar samimi ve sıcak alışverişler içinde. Buna rağmen Sn. Erdoğan her münasebeti düştüğünde “Rusya’nın Kırım’ı işgalini tanımadık ve tanımayacağız!!!” diyor.

Aynı şekilde Çin’le de saydığımız ilişkiler ve iş birlikleri içinde olurken gerek burada yaşayan Türk vatandaşı Uygurlar ve gerekse ata yurdumuzda yaşayan Uygurlar, Şarki Türkistan’ın Ankara tarafından ihmal edildiği, yok sayıldığı gibi bir karamsarlığa düşmemeliler. Böyle zan olabilir. Zira Ankara’da hiçbir yetkili Doğu Türkistan için iki cümle telaffuz etmiyor.

Mevzua dair bir önceki yazımızda da dediğimiz gibi Şarki Türkistan, güçlü bir özerkliğe kavuşturulabilir. Ankara, zaten her devletin toprak bütünlüğüne saygılı olduğunu mükerreren dile getirmiştir. Nasıl ki Rusya Federasyonundaki Tataristan’ın Cumhurbaşkanı, Ankara’ya gelip andlaşmalar imzalanıyorsa yarın Şarki Türkistan Cumhurbaşkanı da bunu yapabilmelidir.

Devlet, devreye girerek bu meseleye hakkıyla sahip çıkmalıdır. Ankara, sahip çıkmayınca boşluğu başka başkentler doldurmaya çalışmakta, çıkan fitne yani bozgunculuk yüzünden hürriyetler ve hayatlar ziyan olmaktadır. Bugün için en iyi hâl tarzı güçlü özerkliktir. Yarın belli olmaz Çin’de de aniden bir yeniden yapılanma zarureti doğabilir.

Vatandaş, sorumlu mevkide olan devlet adamlarımızdan Doğu Türkistan siyasetimizin esaslarını işitmek istiyor.

İlgili Gönderiler

1 / 63