Türkistan

Abdürreşid İbrahim’in Kaleminden Rus İşgalindeki Almata Vilayeti

M

resim

eşhur Türk seyyahı Abdürreşid İbrahim Rusların Türkistan’ı işgal ettikten sonra Kazakistan’ın Almata vilayetinde yaptıklarını şöyle anlatıyor:

Yedisu vilayetinde, vilayet merkezi “Almata”şehridir ki, Ruslar ‘’Virnay’’ derler. Buranın da halkı kâmilen Müslümandır. Her ne kadar hırıstiyan bulunuyorsa da azdır ve çoğunlukla devlet adamı ve memurlardan ibarettir. Burada müslümanlar Tunkâni, Taranca, Nogay, Kazak, Kırgız, Sart kabileleriden toplanmış hep Türk unsurlarıdır. Bundan dolayı buralara coğrafyacılar ‘’Türkistan-ı Çinî’’ tabirini kullanmışlar. Hakikaten buraların; tâ Kaşgar’dan Hotin’e, Urumçi’den, Altışehir ile Kolca’ya, Yarkent’ten Sibirya’daki Tum ve Ob nehirleri sahillerine kadar aslî sâkinleri tamamen Türk’tür. 

Almata merkezi ve çevresi hep Müslüman emlaki olduğu halde, bütün Yedisu vilayetine yine iç Rusya’dan göçmekte olan Slav unsurları hükümet tarafından zorla yerleştirilmektedir. Fakat umumiyetle göç meselesi kolay bir mesele değildir, iç Rusya’dan ister Sibirya’ya, ister Türkistan’a Yedisu vilayetlerine ve Kazak sahralarına her sene ne kadar adam göç ederse yarısı, belki de yüzde altmışı tekrar dönmektedir.Kendi memleketi ve  memurları olduğu halde izzet ü ikram olunarak gelmiş, masrafını hükümet vermiş iken yine yarısı dönerse, sonra Müslüman Tatar göçmenlerinin Türkiye’den dönmeleri ayıplanamaz.

Almata’ya Yedisu vilayeti  denmesinin sebebi, bu vilayetin içinden yedi nehir geçmesidir. Yedisu vilayetine tâbi olan nâhiyeler; Peşpak (Bişkek), Tokmak, Yarkent, Kapal’dir ki, bunlar hep birer vilayet kadar geniş ve etrafında oturanlar hep göçebe Kazak ve Kırgız kabileleri, yani müslümanlardır, fakat bu son on senede iç Rusya’dan gelmiş Ruslar buralarda her sene çoğalmaktadırlar.

Buralarda hükümet, Kazak’lara o kadar hakarat ediyor ki, insan tasavvur edemez. Peşpak’da güvenilir kaynaklardan işittim: Rus memurları, yahut Rus göçmenleri yerli halktan bir adamı öldürürse, hiç birceza falan yok, hatta Peşpak’dan yakın bir mevkide, bir polis müdürü, Muhyiddin Kârî adında bir muhterem zâtı Kur’ân okurken oturduğu yerde kurşun ile vurmuş da, kâtilin kendisi beldeye gelerek Muhyiddin Kârî’nin varislerine ‘’Kardeşinizi filan yerden gidip alınız da defnediniz, ben kurşun ile vurdum’’ diyerek haber vermiş. Bu adamın bu şekilde şehid edilmesini bütün Peşpak halkından çeşitli defalar işittim, kabrini de bizzat ziyarat ettim. 

Yedisu vilayetinde bu suretle Hıristiyanlar Müslümanları katlederse, katil için bir şey yoktur; zira bir kaç vukuat olmuş, Peşpak ile Tokmak arasında köyden geçerken bir Müslümanı Ruslar vurmuşlar, kâtil kendisi itiraf ettiği halde ceza verilmemiş, bu şekilde hep Müslümanların kanı heder olurmuş.

Müslümanlar için silah kullanmak kat’iyyen caiz değildir, hatta bırakın ateşli silah kullanmayı, büyücek bir bıçak Müslüman evinde bulunursa, sahibi para cezası ile cezalandırılır. Hıristiyanların her türlü ateşli silah  kullanmalarına izin verilir. Bununla beraber, kusur daima İslamiyet’e isnad olunuyor. Yedisu vilayeti sahralarında yaşayan halkın bütün göçebe Kazak ve Kırgız idi, bunlar daima dağdan dağa göçer, bütün kazanç hayvan yetiştirmek idi. Fakat bu senelerde hükümetin müdahalesiyle kış günlerinde köy şeklinde toplanıp ikamet eder, ilkbahar gelir gelmez göçerlerdi.

Bundan böyle hükümet bütün göçebe usûlünü yasaklamak fikrindedir. Bundan esas maksat ise, iç Rusya’dan gelen göçmen sevkolunarak Kazak arazisine yerleştirmektir. Eskiden babadan-atadan göçebe usûlünde yaşamış ve göçmek âdeta bunlara bir hayat tarzı olmuş iken, bundan sonra bunlar için iskân bir ölümdür.

Rusya’da Kazakları iskan meselesi, bundan otuz sene evvel hükümet adamları tarafından karar altına alınmış, o günden bu güne kadar sebepler hazırlanmış ve hazırlanmakta ise de, Kazaklar buna tamamıyle rıza göstermemişlerdir, hâlâ da kabul etmiyorlar. Hatta Kazakların bir kısmı artık göçebeliği terketmiş, belde halkı olmuş ise de,  fırsat olursa bugün tekrar göçebeliği tercih edeceklerdir; zira göçebelikte gördüğü refah hâlini, iskân olunduğunda göremeyecektir, göçebe iken bir kaç bin yılkı’ya (at) sahip olan bir Kazak, bugün yedi-sekiz yüz yılkısahibi olarak kalmıştır. 

Koyun içinde aynı durum geçerlidir. Az hayvanı olanlar, bugün aç kalmış, açlık belası olarak hırisyanlaşmaya başlamışlardır. Hükümet ne kadar gayret etmekte ise de, Kazak’lar tamamen göçebelikten kurtulup yerleşik hayata geçemeyecektir. Daha yarım asır bu göçebelik devam eder. Göçebe hayatı gayet lezzetli ve tabii bir hayattır, göçmek tabii bir iştir. Fıtraten insan kendisinde bir mecburiyet görüyor. 

Bugün en medenî milletlerin sayfiyelere göçmesi o göçebelik eseridir. Şu kadar ki nezaket ve medeniyet buna safiye  adını vermiş, fakat hakikatte yine göçebeliktir. Bu tabii bir iş olduğu cihetle herkes arzu eder, her evden haberi olamayarak göç cıkar, Kazak’ların iskan meselesi bunları tabii bir halden mecburi hale değiştirmek demektir. 

Zavallı göçebe halk iskân olunur olunmaz hemen dehşetli vereme yakalanarak, tabii ömrünü tamamlayamaz.  Bugünden itbaren Kazak’ları verem yakalamıştır. Küçüklükten iskan olunmuş Başkurtlar ise bugün yok olmaktadır. Ruslar da bunları bilmez değil, fakat hükümetlerin menfaati göçebelikte değildir. Göçebe halk iskan olunmadıkça hükümetler rahat edemez. Daha doğrusu hükümet dahilinde âsayiş temin olunamaz.

İlgili Gönderiler

1 / 63