Medeniyetimiz

ONİKİ ADA

A

resim

tina’da “Günlük Gazeteler Birliği”nce çıkarılan bir yayında Ege denizi
adaları için şöyle bir değerlendirme yapılmaktadır:

“…Yunan ana karası ve içine aldığı adalar mozaiğiyle birlikte bir
bütün olarak Ege Denizi, hayati derecede stratejik önemi haiz bir bölgedir; bu
önem askeri operasyonlara sağladığı destekten ve bu işlemlere gerekli olan
stratejik ve taktik ikazı sağlamasından gelmektedir. Aynı zamanda bu bölge
derinlikte ortaya konabilecek savunma engellerini de oluşturur. Zira boğazların
bir uzantısıdır ve her kim bunlara sahip olursa, Ege Denizinden Akdeniz’e
çıkışları kontrol eder ve Girit adası ile birlikte güneydoğu Akdeniz bölgesinde
deniz yollarının tam kontrolünü eline alır.”

Yunanlıların bu açık itirafı
birkaç derece fazlasıyla Türkiye için de geçerlidir. Zira Ege adalarının
birçoğu Türkiye kıyılarına Yunanistan’dan daha yakın durumdadırlar. Daha açık
bir ifadeyle, Türkiye’nin Ege Denizi’ne açılan bütün kıyıları, Türk-Yunan kara
sınırının bittiği noktadan, Akdeniz kıyılarının başladığı noktaya kadar Türk
karalarına yaklaşık 2 km’den başlayan çok yakın mesafelerde yer alan ve
Türkiye’nin güvenliği bakımından en az Yunanistan’ınki kadar önem taşıyan çok
sayıda adalarla çevrelenmiş durumdadır.

Bu adalardan bir kısmı da Oniki
Ada olarak bilinen Güney Sporat adalarıdır. Bu adalar çok uzun bir süre Türk
hâkimiyeti altında kalmış ve buralarda yaşayan Türkler yaşadıkları yerlerde
kalıcı güzel eserler meydana getirmişlerdir. Ancak, gelişen şartlar sonucu
adalardan göç etmek zorunda kalan Türkler, nüfus olarak adalarda son derece
azalmışlardır. Oysa adalardaki Türk eserleri, varlıklarını sürdürmektedirler.

Türk Eserleri Yok Ediliyor

Adalarda bugün hâkimiyet kurmuş
olan Yunan yetkililer, buralardaki Türk eserlerinin ihtiyacı olan acil tamir ve
bakımlarına izin vermemektedirler. Böylece adalardaki eserler zamanın
tahribatına bırakılmış durumdadır. Bunlara fanatik duygu ve düşüncede olanların
da sabotajlarla katılmasıyla, Türkler tarafından yaptırılan camiler,
medreseler, çeşmeler ve diğer sanat eserleri birer birer yok olmaktadırlar.
Oysa bunlar adaların yakın döneminin adeta tapularıdır. İstenilen, bu “tapu”ların ortadan
kaldırılması ve buralardaki Türk izlerinin hafızalardan silinmesidir.

Oniki Ada grubunda bulunan
adalardan silinerek yok edilmeye çalışılan maalesef sadece Türk eserleri
değildir. Asırlardır o adalarda yaşamış, ecdatları o adalar için mücadele
etmiş, kan dökmüş, şehit olmuş, gazi olmuş Türkler de yavaş yavaş eritilmeye
çalışılmaktadır. Şuurlu bir şekilde adım adım eritilen Türkler, bugün 400 yıl
sahibi oldukları bu adalarda bir avuç azınlığa düşürülmüşlerdir.

İşin en acı taraflarından biri de
kendilerine azınlık muamelesi bile yapılamamaktadır. Adalarda milli
kültürlerini devam ettirebilmek düşüncesiyle bir araya gelerek kurdukları dernekler
8-10 yıl önce kapatılmıştır. Aslında çok önceden de faaliyetleri kısıtlanmış ve
fiilen çalışamaz duruma getirilmişlerdir.

Türkiye bu adalardaki Türklerle
ilgilenmek zorundadır. Zira onlarla hem soy birliği, hem kültür birliği vardır.
Ayrıca onlarla ilgilenmek insanî açıdan da Türkiye’nin görevidir. Adalardaki
Türklerin kültürel gelişmelerini ve kültürel kimliklerinin korunarak geliştirilmesi,
insanî açıdan Yunanistan’ı da yakından ilgilendirmelidir.

Yunanistan, adalardaki Türklere
asla baskı ve zulüm uygulamamalı ve onları, iki ayrı ülke, iki ayrı kültür
arasında bir köprü olarak görmelidir. Adalardaki tarihi Türk eserleri de köprünün
temel taşlarıdır. Onların iyi bir şekilde korunması gelecek nesillere
aktarılması medeniyet tarihi açısından yerine getirilmesi gereken bir borçtur.

Söz konusu eserleri yok saymak,
turizm broşürlerinden çıkarmak, kendi kaderine bırakıp yıkmaya çalışmak,
insanın insan olarak, kendi ortaya çıkardığı, geliştirdiği medeniyete yaptığı
bir ihanet sayılır. Zira sanatın ve bilimin vatanı olmaz, olmamalıdır. Güzellik
her yerde aynı değerde algılanmayabilir.

 

İlgili Gönderiler

1 / 48