Balkanlar - Rumeli

Macaristan’da Türk İzleri

O

resimsmanlılar Macaristan’da kısa süre kalmış olmalarına rağmen pekçok kale, cami ve tarihi eser bırakmışlardır. Camilerin isimleri aşağıdadır.

Hamza Bey Camii

Budapeşte’nin 20 km güneyinde, küçük bir kasaba olan Hamza Bey palankası içinde bulunan bu cami tamamen yıkılmış; yalnız toprak üstünde 10 cm yüksekliğe kadar görünen temelleri ve minaresi kalmıştır. Minarenin şerefe korkuluğu, petek ve külâhı betondan yapılmıştır. Minareye, 8 basamaklı beton bir merdiven ile çıkılmaktadır. Mihrabı da betondandır. Minare en son 1970-1972 yıllarında tamir görmüştür. Macarca 5 satırlık ve buranın milli abide olduğunu ve tamiratı gösteren büyük bir levha vardır.

Gazi Kasım Paşa Camisi

Macaristan’ın önemli şehirlerinden olan Peçuy’dadır. Peçuy, 143 yıl Türk hakimiyetinde kalmıştır; 1543 yılında Osmanlılar tarafından alınmış, 1686’da da Avusturyalıların eline geçmiştir. Cami şimdi Belvarosi Kilisesi ‘dir. Minaresi kaldırılmış, pencereleri değiştirilmiştir; Camiyi, 1548 Şubat -1551 Mayıs arasında Budin valiliği görevinde bulunan Gazi Kasım Paşa yaptırmıştır.

Yakovalı Hasan Paşa Camisi

Peçuy’dadır. Caminin yapılış tarihi ve kimin yaptırdığı bilinmemektedir. Camiye bitişik olarak medrese ve tekke bulunmaktadır. Cami kadınlar manastırı hâline getirilirken bütün yapı olduğu gibi korunmuş. Son cemaat yerinin tonozları yıkıldığı hâlde direk, başlık ve kaidelerden örnekler kalmıştır.

Son zamanlarda yapılan kazılarda bazı duvar parçalarının, sütûn ayaklarının yerinin bulunduğunu gösteren ve kırmızı bir zemin üzerine işlenen plân, cami kapısının da içinde bulunduğu küçük müzededir. Cami, manastıra dönüştürülürken minarenin Petek kısmı tamamen sökülmüş, yerine çan takılmıştır. Bina şimdi Vilayet Hastanesi olarak kullanılmaktadır. Bu hastahane binasının sağ köşe girişinde müze yapılan salon bulunmaktadır. Caminin alt sıra pencereleri ahşaptır. Camide yarım bırakılan tezyinat bulunmaktadır.

Duvarlarda siyah üstüne yaldız cihar-ı Yar levhaları asılıdır. Ayrıca Şevki Efendi’nin sülüs-nesih bir tövbe âyeti, Mehmed Hocazade imzalı bir levha, imzasız sülüs yazıyla yazılmış iki levha da konmuştur. Camide yeni baskı 3 adet Hasan Rıza Kur’an-ı Kerim’i ve bir de yazma Kuran vardır. Cami, kiliseye çevrilirken, döşemesine bir istavroz oyulmuştur. Caminin arka tarafında yazısız 5 kabirtaşı bulunmaktadır. Müzede ayrıca oyma yazılı bir mezar taşı ile kırmızı renkte, kenarlarında yaldızlı, enli bir şerit bulunan bir flama ve bunun ortasında çift ağızlı bir kılıç bulunmaktadır.

Ferhad Paşa Camisi

Peçuy’dadır. Ferhad Paşa’nın, Budin Beylerbeyi iken Kasım 1588-Eylül 1592 tarihlerinde yaptırdığı tahmin edilmektedir. Ancak camiden günümüze, Ağuston kilisesinin duvarlarındaki kalıntılar ulaşabilmiştir. Bu kalıntılar, kilisenin güney duvarında bulunan iki tam, kısmen örtülmüş bir yarım pencere ile kenarındaki kesme taş duvar parçasıdır.

İdris Baba Türbesi

Peçuy’dadır. Türbede, 1591-1592 tarihlerinde yaşadığı ve keramet sahibi olduğu bilinen İdris Baba’nın sandukası bulunmaktadır. İdris Baba’nın ölüm tarihi bilinmemektedir. Yalnız sandukanın başucunda bulunan 18 dilimli ve tam Kadiri tarikatı sikkesine benzer cevizden oyma bir tacdan, İdris Baba’nın da Kadiri olduğu tahmin edilmektedir. Ağaçlar arasında tek bir bina olan türbenin daha önce Avusturyalılar tarafından baruthane ve mahzen olarak kullanıldığı duvarlardaki izlerden anlaşılmaktadır. Türbenin içi sıvasızdır ve içeride bulunan şamdanlar Osmanlı işidir.

Sigetvar Kalesi

Kale, Kanuni Sultan Süleyman’ın Sigetvar seferi esnasında, 1566 tarihinde alınmıştır. Kalenin tek kapısı yanındaki burç daha çok Osmanlı yapısı özelliklerini göstermektedir; fakat top mazgalları Osmanlı’dır. Kale kapısının üslubu barok olup 1686 yılından sonra Avusturyalılar tarafından yapılmıştır. Kalenin en büyük burcunun bedeni çoğunlukla, mazgalları ise tamamiyle Osmanlı’dır.

Ali Paşa Camisi

Kiliseye çevrilen  camilerdendir. Şimdi harap ve terkedilmiş durumda olan kilisenin adı Blebania’dır. Camiye adını veren Ali Paşa’nın şahsiyetini bildirecek bir kitabe veya bilgi yoktur.

Cami Sigetvar’ın 1689’da Avusturyalılar tarafından kuşatılması esnasında hasar görmemiş, önce barut deposu olarak kullanılmış, 1712’de de kiliseye çevrilmiştir. 1719’da yıldırım düşmesi sonucu minaresi yıkılmış. 1789’a kilise yeniden yapılırken çan kulesi ilâve edilmiştir. Minarenin 1712’den 1719’a kadar çan kulesi olarak kullanıldığı bilinmektedir. 1910’da kilise genişletilirken kubbe, Sigetvar kuşatmalarını gösteren bir freskle kaplanmıştır.

Sultan Süleyman Camisi

Sigetvar Kulesinin içindedir. Caminin yanındaki bina müzedir. Müzede Osmanlılara ait bazı hatıralar ve resimler bulunmaktadır. Caminin cemaat yeri müzenin sergisi olarak kullanılmaktadır. Caminin minaresi yıkılmış olup bugün üstü bir takke ile örtülü, güdük bir şekildedir. Cami, oldukça büyük ve çatılıdır.

Sultan Süleyman Türbesi

Bugün kilise olan türbe, Sigetvar’ın 3 km doğusunda, kırlık bir alandadır. Türbeyi, Budin Beylerbeyi Sokullu Mustafa Paşa yaptırmıştır. Türbe, kilise olmadan önce kasden ve tamamen yıktırılmıştır. Kilise kapısının sağında Osmanlıca ve Macarca kitabeler vardır. Osmanlıca kitabe de rik’a ile şunlar yazılmıştır: “Hüve’l-Hayyü Ve’lbaki. Sigetvar’ın esna-yı fethinde dokuz yüz yetmiş dört senesi saferinin yirmi ikisinde irtihali dar-ı-beka buyuran mağfür Kanuni Sultan Süleyman Han Gazi Hazretlerinin kalb-i humayunlarıyla ciğer ve bağırsakları vaktiyle türbe olan bu mahalle defnedilmiştir. Rahme-tullahi-aleyh Peşte Başşehbenderi Ahmed Hikmet Bey’in mana idaresinde konmuştur.  Sene-i Hicriyye 1331”.

Hicri 1331 yılı. Miladi 1912 yılına tesadüf edip, bu tarihte kitabenin Macarca anlamı aynı taş üzerine yazılmıştır. Altta Macarca ikinci bir taş daha bulunmaktadır. Bu taşdaki 1689 yılı Sigetvar’ın elden çıktığı tarihi göstermektedir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, Kanuni Sultan Süleyman’ın vefatı üzerine iç uzuvlarını öd, amber ve tuz ile salamura ettiklerini ve bir altın leğen içinde gördüklerini; 1663-1664 yılında batıdan akın yapan Avusturyalıların altın leğeni almak için türbeyi yıktıklarını, fakat ne leğeni ne şamdanları, ne de halı vesaireyi alamadan kaçmaya mecbur olduklarını bildirmektedir. Evliya Çelebiye göre 3 asker çarpılmışlardır. Evliya Çelebi aynı yıl Sultan IV. Mehmed’in Avusturyalıların türbede yaptığı hasarı tamir ettirdiğini de yazmaktadır.

Şikloş Kalesi

Şikloş Kalesi’nde büyük değişiklikler yapıldığı için kalede Osmanlı izi hemen hemen hiç kalmamıştır. Yalnız girişteki sur kalıntısı Osmanlı yapısına benzemektedir.

Malkoç Bey Camisi

Günümüzde yalnızca kemerleri kalan bu  camiyi, 16. yüzyıl başlarında Macaristan gazilerinden Malkoç Bey yaptırmış. Birçok değişikliğe uğrayan caminin kubbesinin ve bir kısım duvarlarının 1901’de yıkıldığı bilinmektedir. XIX. yüzyıl ortasına ait gravür kubbenin yıkılmadan evvelki halini göstermektedir.

Kubbe yıkıldıktan sonra, caminin kalıntıları üzerine ilave duvarları örülmüştür. Kapı etrafı tamamen tuğla ile yenilenmiştir. Birçok değişikliğe uğrayan caminin kubbesinin ve bir kısım duvarlarının 1901de yıkıldığı bilinmektedir.

Kethüda Hamza Bey Mescidi

Eğri’dedir. Bugün bu mescidin sadece minaresi ayaktadır. Mescid kısmı tehlikeli diye Gufran tarikatı tarafından 1841’de yıktırılmış, 1897’de minarenin külahı taştan yapılıp, bedeni tamir olunmuştur. Minarenin şerefe ve saçak silmesi Osmanlı stalaktiti taklidi tuğla takozlarla uydurma ve zorlama bir tamir görmüştür. Şerefe korkuluğu da son yüzyılda yapılmıştır. Minarenin 1970-1974 yıllarındaki tamirini Budapeşte Teknik Üniversitesi yapmıştır.

Toygun Paşa Camisi

Budin’dedir. Budin’de Osmanlı hakimiyeti sona erdiği esnada sağlam kalan cami, 1770’de yıkılmış; yerine caminin enkazıyla bugünkü Büyük Kilise yapılmıştır. Camiden kalan kalıntılar 1930’larda tamir edilirken meydana çıkmıştır.  

İlgili Gönderiler

1 / 34