920’den
itibaren Sovyet Rusya, İslamiyet ile anlaşma gösterilerini de terk ederek ona
karşı açıkça saldırıya geçti. Ayaklanma bastırıldıktan sonra Müslümanlar
gittikçe güçlenen Sovyetler Birliği’ne karşı sözlerini geçirebilecek durumda
olmadıklarından, Sovyet liderleri radikal harekete geçme zamanının geldiğine
karar verdiler.
Her ne kadar Çarlık zamanında İslamiyet’e karşı alınan cephe
daha ziyade misyonerlik gayretinden ve iktidarı kaptırmamak kaygusundan
doğmakta idiyse de, Sovyetler mücadeleye bu sefer ideoloji yönünden
gelişiyorlardı. Bu sebeple Sovyet liderleri iktidarı Müslümanların rehberleri
elinden almayı gayelerine uygun buldular.
1924-1926
yıllar arasında dini topraklara (vakıflar) el konuldu.
1926 yılının
sonunda bütün Şeriat mahkemeleri yasak edildi.
1927’de
yüksek dînî idarenin faaliyeti durduruldu.
1928’den
itibaren bütün nüfuzlu Müslüman şahsiyetler (Müftüler, Kadılar, Ulema, imamlar,
müezzinler) tutuklandılar.
1929-1933
yılar arasında Türkistan’da 13.yüzyılda kurulmuş ve yakın doğunun dini
hayatında büyük rol oynamış olan Müslüman Nakşibendi tarikat mensuplarından 1,5
milyondan daha fazlası tutuklandı.
1929’da
başlayan bir kampanya ile camiler biri biri ardından kapatıldı.
1928-1935
İslamî şahsiyetlerden 25 bin kişi tutuklandı. 10 bin cami kapatıldı, yıkıldı.
Ve 14 binden fazla dini ortaokul ile 500’den fazla medresenin kapılarına kilit
vuruldu.
1929’da dini
yazıların basımı ve yayımı kanunen yasak edildi.
1929’dan
sonra çocuklara din terbiyesi verilmesi yasak edildi. Dînî cemaat grupları İç
İşleri Bakanlığına başvurarak hizmetlerini yürütebilmek için özel müsaade
almaya mecbur tutuldu. Müslümanların konferans düzenlemelerini yahut hayırlı iş
teşebbüslerine izin verilmedi.
1929’dan
1936’ya kadar polis, eline geçirdiği bütün Kur’an-ı kerimleri toplayarak yaktı.
1928’den
1938’e kadar İslamiyet’e karşı açılan savaşın parolası terör idi.
1926-1942
yılları arasında faaliyetlerini yaygın hale getiren Allahsızlar cemiyeti
propagandası ve meydan okuması ile bu terör hareketi ayrıca desteklenmiş oldu.
Sovyetler, İslamiyet’e
karşı açılan bu savaşta radyo, film, basın, Allahsız müzeleri, tiyatro, afiş ve
okullarda her türlü öğretim telkin vasıtasından faydalanmaktaydılar. Ancak kendi
dilinde bir gazete dahi çıkaramayan Türkistan Müslümanlarının dini idaresine de
İslami eserler yayımlama müsaadesi verilmemekteydi.
Sovyet
Özbekistan Cumhuriyetinde yalnız 1962 yılı içinde din aleyhine verilen
konferansların sayısı 23’den fazla idi. 800 radyo ve sinema salonunda dinsizlik
konusunda toplantılar yapıldı, 900 kadar Allahsızlar köşelerinde, 14 dinsizler
üniversitesinde ve 6 Allahsızlar evlerinde İslamiyet’e karşı faaliyetler
yapıldı.
1959’dan
beri Sovyet organları tarihî İslam abidelerini dinsizlik müzeler haline çevirmek
için ellerinden geleni yaptılar.
1959’da
Türkistan şehrindeki Komünist Parti Şehir Komitesi 14.yüzyıldan beri orada bulunan
Cuma camisini ve Ahmed Yesevi hocanın türbesini Allahsızlar müzesi yapmak
kararını verdi. 1963’de bu plan gerçekleştirildi.
11-12.yüzyıllarda
saltanat sürmüş olan Karahanlı hükümdarlarının başkenti Özkent’teki tarihi
binaları ve türbeleri dinsizler müzesi yaptılar.
Bölgedeki
şehirlerde ve civarlarında çok sayıda dinsizlik çalışma grupları teşkil edildi.
Kolhozlarda, fabrikalarda ve okullarda Allahsızlık konferansları için salonlar
tahsis edildi. Kulüplerde kütüphanelerde, Kızıl Çadırlarda (hayvan
yetiştirenler için kurulmuş propaganda merkezleri) ve diğer toplum merkezlerinde
Allahsızlık merkezleri kuruldu.
Kutsal
olarak tanınan yerlere yapılacak ziyaretleri önlemek için Arslan Baba türbesi
dinsizler evi haline getirildi.
İslamiyet’e
karşı açılan bu savaş işte böyle korkunç bir şekil almıştı. Yapılan her türlü
zulüm ve baskıya rağmen Sovyet liderleri dini inançları kökünden söküp
atamadıkları görülüyordu. Bundan sonra Türkistan’da İslamiyet’in şu emri her
yerde uygulanır oldu: “Eğer bir Müslüman
savaş halindeyse veyahut putperestler tarafından hayati bir baskı altında
tutuluyorsa onun yapacağı sadece Allah’a yönelmek ve sessizce O’na sığınmaktır.”