Kerkük
Yılların ötesinden gelen
Yılların ötesinden gelen
Kanatları yorgun kuşum
Büyük Kar’da ablam doğmuş
Küçük Kar’da ben doğmuşum
Masallara karışmış
Eski eski eski günlerde
Parmakla gösterilmişiz
Nişanlarda düğünlerde
O ipek çilesiymiş yumuşak
Ben bembeyaz kartopuymuşum
Bir gün, hastalanmış ablam
Muska da kâr etmemiş ekşi toprak da
Şimdi yatıyor annemle babamın
Yattığı yatakta
Ben -gördüğünüz gibi- uzakta uzakta
İkinci çocukluğumu emeklemekteyim
Onların çağıracağı saati
Hızır beklercesine beklemekteyim
Daha gelmedi mi sırası
Uçup ey kuşlar büyük küçük
Akıp ey bulutlar köpük köpük
Siz söyleyin kaç günlük
Yoldu orası
Yıllar birer ikişer derken
Beşer onar mı yürüdü
Yollar silindi çoktan
Tarihi duman bürüdü
Ne kapı ne eşik ne ocak
Ağlar çardağına bağ
Bağına çardak
Horyatlar söylenir ağıttan acıklı
Ağıtlar söylenir horyattan yanık
Bulamazsınız ey turnalar artık
Çocukluğumuzu gölgeleyen söğüdü
Arasanız da bucak bucak
Dağılsanız da bölük bölük
Ki yıllar analarla babaları gömdü
Biz Kerkük`ü gömdük
Perdeleri örtük
Lambaları sönük
Sırtında yıllar yük
Hatıraları kırık dökük
Bir yer olacak orada
Adı Kerkük
Yine de içim diyor
Şuracıkta yakındadır
Ya Büyük ya Küçük
Kar’ın altındadır
Geçerken kapılardan kemerlerinden
Zaman denilen sarayın
Arayın kuşlar arayın
Arayın bulutlar arayın
Perdeleri örtük
Lambaları sönük
Sırtında yıllar yük
Hatıraları kırık dökük
Bir yer olacak orada
Adı Kerkük
Arif Nihat Asya