S
iyasi tarihimizde 3 Mayıs 1944 neden mühim?
Birileri tarafından bugün hâlâ kasten çarpıtılıp “ırkçılık” şemsiyesi altına alınmaya çalışılsa da 3 Mayıs 1944 tarihi gerçekte “Marksizm ve Komünizm”e karşı bir başkaldırı, bir tavır alma ve mevzi alma girişiminin yıl dönümüdür.
O günlerde ülke dışındaki Türklerden bahsetmek suç olarak görülmektedir. Bütün Türkistan’ın Sovyet Rusya’nın işgali ve baskısı altında olduğu ve Stalin’in sık sık ülkemizi de işgal etmeyi dillendirdiği ve tehdit ettiği yıllardır. Bütün Türkistan’da Türk aydınları bir bir kurşuna dizilmiş ve “Kızıl Kırgın” denilen günler tavan yapmıştır. Bir de 2. Dünya Savaşı gibi bir badire atlatılmaya çalışılmaktadır.
Bu yıllarda devletin neredeyse birçok müessesesi Marksist kimselerin işgali altındadır. Bu isimler alenen devleti komünizme payanda yapmaya ve bu fikirleri yaymaya çalışmaktadır. Bu duruma tahammül edemeyen “Orkun” ve “Orhun” dergilerinin yazarı ve sahibi Hüseyin Nihal Atsız, devlete çökmüş bu Marksistlerin isimlerini tek tek yazarak devrin başbakanı Şükrü Saraçoğlu’na bu isimlere neden müsamaha gösterildiği, bu komünistlerin devlette neden görev yaptığı soruldu.
Ve bu yazılar özellikle üniversite öğrencileri arasında geniş yankı uyandırdı. Bu dergiler bir anda elden ele okunan ve büyük itibar edilen dergiler hâline geldi. Ve yüksek öğrenim gençliği çeşitli nümayişler yapmaya başladı.
Her yandan sıkıştırılan Millî Şef Hükûmeti, Rusya’nın işaretiyle Türk milliyetçiliği suç olmamasına rağmen “Irkçılık ve Turancılık” suçlamasıyla Türk milliyetçilerine sert müdahalelerde bulundu.
Sabahattin Ali ikna edilerek şikâyetçi olması ve dava açması için birtakım ayak oyunlarına başvuruldu. Ulus gazetesinde Atsız ve arkadaşları hakkında sert yayınlar yaptırıldı.
Ve Millî Şef düğmeye basmıştı. Önce Orhun dergisine baskın yapıldı. Hüseyin Nihal Atsız ve arkadaşlarının evleri basıldı ve “Irkçılık ve Turancılık” suçlamasıyla tutuklandılar. Oysa böyle bir suç yoktu! İstanbul 1 No.lu Sıkıyönetim Mahkemesinde yargılanan 23 vatansevere ağır işkence ve baskılar yapıldı.
Ve bir süre sonra ilginç bir olay oldu. Askerî Yargıtay bu kararı bozdu ve dosya 2. No.lu mahkemeye gönderildi ve bütün zanlılar bu mahkemede beraat etti. Devlet aklı galip gelmiş, Marksistlerin oyunu bozulmuştu.
Bu davanın avukatlarından olan Sait Bilgiç bu günün yani 3 Mayıs’ın “Türkçüler Günü” olmasını teklif etti. Bu teklif bütün milliyetçiler tarafından kabul gördü. O günden sonra bu tarih çeşitli etkinliklerle kutlanmaya başlandı.
Merhum Alparslan Türkeş, bir söyleşisinde bu gün ile ilgili şunları söylemiştir:
“3 Mayıs milletimizin kurtuluşu, yükselişi, hızla kalkınması ve yaşaması için yegâne kuvvet kaynağının Türk milliyetçiliği olduğunun anlatılması için bir fırsat, bir vesiledir. Ayrıca eskilerin hatalarını anlatmak, onlardan ders alarak bundan sonraki Türk Milleti’nin hayatında o hataların meydana gelmesine imkân vermemek için düşünülmüş ve bayram yapılmıştır. Türk milliyetçiliği derken, her zaman söylediğimiz gibi İslam imanını, İslam ahlak ve faziletiyle Türklük şuurunu esas kabul etmekteyiz… Türk milleti için bu ikisi birbirinden ayrılmaz. Ancak bugün, Türk milletinin İslamiyet’e olan bağlılığını istismar ederek İslamiyet’i öne sürerek, Türk milliyetçiliğini yıkmak isteyen kışkırtmalarla karşılaşıyoruz. Bunlara katiyen itibar edilmemelidir. ‘İslamiyet bize yeter. Türklüğe ne gerek var?’ veya ‘Milliyetçilik İslamiyet’e aykırıdır’ gibi görüşler düşman oyunudur. Buna kapılanlar düşman oyunlarına alet oluyorlar demektir…”
3 Mayıs Milliyetçiler/Türkçüler Günü kutlu olsun…