Türkistan

Türkistan Milli Mücadelesinin Hazin Sonu

T

resim

ürkistan’ın hürriyetine kavuşturulması için verilen silahlı mücadele sonucu 1934 yılında askeri yenilgiye uğradı. Kızıl Ordu galip çıkmıştı. Nitekim Kızıl Ordu galibiyet için gereken asker sayısına, modern silah ve uçaklara, zehirli gazlara, top ve makinalı tüfeklere sahipti. Halbuki mücahitlerin zaman zaman düşmandan ele geçirdikleri otomatik silah ve topların haricinde kılıç,  balta, bıçak ve demir sopalarından başka savaş aletleri yoktu.

Sovyet Rusya, Türkistanlılar’ın mal ve mülklerine el koydukları için büyük bir mali desteğe sahiptiler. Sadece Buhara işgalinden Moskova’ya kaçırılan altın ve kıymetli taşlar Kızıl Ordu’ya 15 yıl yeterdi. Kızıl Ordu Şehr-i Sebz, Karşı, Hisar Vadisi ve Hive’de bulunan bütün altın ve mücevheri yağmaladı. Haksız yolla sahip oldukları bu mücevheratı Türkistan’da kullanmaya cesaret edemiyor, bu sebeple bunları Moskova’ya gönderme ihtiyacı hissediyorlardı.

 Bu serveti güvenlik sebepleriyle Türkistan’da kullanmayan Kızıl Ordu, çareyi halkın parasını da elinden almakta buldu. Ancak halihazırda sıkıntı içinde olan halktan bir şey elde edemeyeceğini gören Kızıl Ordu, Buhara Halk Cumhuriyeti’nde halkın malına el koydu. Ayrıca ileride ödeyeceklerini vaad ederek yüklü miktarda borç almışlardı. Kızıl Ordu’nun ödemesi gereken miktar 3 milyar altın Ruble borç olmasına rağmen sadece 30 milyon altın Ruble’yi geri vermişlerdi. Kısacası Kızıl Ordu Türkistan’ın ekonomik potansiyeli sayesinde ayakta kalabilmişti. 

Türkistan hürriyet mücadelesine son verdirilmiş, savunma noktaları imha edilmişti. Türkistan’ın bütün köyleri, şehirler, vahalar, kuyu, vadi ve dağları büyük zarar görmüştü. Halk Sovyet Rus Hükümeti tarafından uzun süreli bir askeri baskıya maruz bıakılmıştı. 1919-1926 yılları arasında Türkistan Cephesi vasıtasıyla bu baskı iyice arttı. Türkistan halkı din ve vatan uğruna 2 milyondan fazla şehit vermişti. 

Büyük Vahşet

Fergane Vadisi’nde vahşet akıllara sığmazdı. 1917-1923 yıllarında Fergane Vadisi’nde nüfusun  üçte biri katledilmişti. 8.084.400 Müslüman yaşamakta idi. Ancak, bu sayı 1922 yılında 5.029.512’ye düşmüştü. 3.053.188 Mğülüman şehit olmuştu. 

Buhara ve Harezm devletlerinde milli mücadele öncesinde ve Bolşevik döneminde nüfusun ne olduğu ile ilgili resmi bir istatistiki rakam mevcut değildi. Bu yüzden Sovyetler tarafından öldürülen insanların sayısı hakkında kesin bir rakam vermek mümkün değildir.  Fakat Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’ın işgal edilmesiyle birlikte gerçekleştirilen katliamlarda çok sayıda insanın öldürüldüğünü söylemek yanlış olmaz. 

Sovyet kaynaklarına göre 1925 yılında Buhara’da 2.241.437 kişi, harezm’de ise 1.241.947 kişi yaşıyordu. 1922-1935 yıllarında 1 milyondan fazla Türkistanlı’nın İran, Afganistan ve Doğu Türkistan’a sığındıkları düşünülürse Sovyet kaynaklarının aldatmacılarının boyutu anlaşılır.

Bunun yanında 1923-1930 yıllarında Sovyet makamlarınca Basmacılar’a yakın olan 270.000’den fazla insanın Sibirya’ya  sürgüne gönderildiğini de unutmamak gerekir. İnsanlık dışı şartlarda hayatlarını idame ettiren bu kişiler Türkistan’ın bir gün istiklaline kavuşma inancını hiç kaybetmemiştir. 

Vatansever bir politikacı olan Azerbaycanlı B.E. Ağaoğlu, Salarke özel toplama  kamplarında birlikte yaşadığı Türkistanlı esir mücahitlerle ilgili şöyle demiştir:
Vatan Sağolsun!

‘’1929 yılında Karilya ormanlarında  çalışan bazı Türkistanlı kardeşlerimle karşılaştım. Yüzlerinden, çok baskı gördükleri anlaşılıyordu. Bazıları yaralıydı. Bazıları ise parmaklarını, ellerini veya ayaklarını kaybetmişti. Bu insanlar 40-50 derece soğukta çalışmaktan sadece vücut organları değil, haytlarını da kaybediyorlardı. Ama yine de gururluydular. Amansız yarlarına hiç üzülmüyorlardı. İnançları hiç bir zaman sarsılmıyordu.  Bazıları bana ‘ Tütkistan’ın evlatları olarak ‘ bize verilen kutsal görevi ifa etmeye çalıştık. Eğer genç nesillerimiz vatanımızın  hürriyeti için milli mücadeleye katılmazlarsa, o zaman zafere ulaşmamız zorlaşır. Eğer milletin halinden anlamaz, onların dertleriyle dertlenmezlerse, o zaman vefa borçlarını ödemiş olmazlar. Ne var ki, Türkistan’ın genç nesli görev ve sorumluklarının idrakindedirler. Üzerine düşeni mutlaka yerine getireceklerdir. Biz ölsek de davamız yaşayacaktır. Vatan sağolsun!’’

Yeryüzünde hiç bir topluluk hürriyet mücadelesinde Türkistan halkı kadar kayıp vermemiştir. Bunun sebebi sömürgeci devletlerin farklı yöntem mekanizmalarıdır. Yeryüzünde hiç bir sömürgeci devlet Rusya gibi inatçı, gaddar ve merhametsiz değildir. Saltıkov Şedrin ‘’ Taşkentli Beyler’’ adlı denemesinde Ruslar’ın bu politik ve psikolojik yönlerini tanımlamak için ‘’ Sürekli yiyen, ama doymayan’’ ifadesini kullanmıştır. Türkistanlılar Allah’ın dinine hizmet etmek, Rus boyunduruğundan kurtulup bağımsız bir devlet kurmak ve huzur içinde yaşamak için savaşıyorlardı ve can veriyorlardı.

Bolşevik Ruslar’ın provokasyonları ve hakimiyet hırsları sebebiyle kanlı başlayan hürriyet mücadelesi, 16 yıllık yoğun mücadele sonucunda yine kanlı bir şekilde sona ermişti. Rustam Bek Tagayev bunu şöyle ifade etmişti: ‘’ Gül vadileri kan vadilerine dönmüştür.’’

İlgili Gönderiler

1 / 63