Kültürümüz

Barbaros Hayrettin Paşa’nın Padişah Sevgisi

A

resim

kdeniz’de büyük zaferler kazanan Hızır Reis (Barbaros Hayrettin Paşa)’nın Seyyid Muradî tarafından yazılan ve Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil’in sadeleştirdiği hatıralarından bir bölümünü aşağıda sunuyoruz. (Editör)
Benim Bir Efendim Var

Tunus ve Cezair’de ki zaferlerden sonra Hızır Reis eskisi gibi deryaya açılıp gazalar eylemek fikrinde idi. Memleketin ileri gelenleri ve alimlerini bir yere toplayarak:

‘’ Ey azizler. Elhamdülillah hisarımız her bakımdan mükemmel bir hale gelmiştir. Top, tüfenk, barut ve sair harp aletleriyle donanmıştır. Halkımız her türlü harbe alışmış cengin kolayını öğrenmiştir. Hususen Endülüs’ten getirilen Müslümanlar tüfenkçi ve zenberekçi kişileridir. Onlardan başka her birinizin evladı silahlı ve pusatlı yiğit, yarar dilaverler oldular. Kalede şimdiye dek bir tek top yok iken bugün için dört yüzden fazla top oldu. Bundan sonra destur verirseniz ben gideyim. Sizler içinizden birisini benim yerime seçebilirsiniz. Ben bu saatten sonra burada fazla duramam.’’ dedi.

Hızır Reis evvelce Arap sipahilerinin üzerine Kadı ve Muhammed bin Ali isimli kimseleri emir seçmiş idi. Bunlar gayet alim ve zahid kimseler idiler. Birini batıdaki diğerini ise doğudaki kasabaların idaresine vermişti. Onları da hitap ederek,  Şimdiki halde memleketiniz dahi emn ü aman içerisinde olmuştur. Ben gidersem siz yine memleketinizi idare edebilirsiniz. Zira cümle memleket  halkı hep bir yere tabi olmuşlardır. İmamları, hatipleri, ileri gelenleri hep ittifak üzeredir ve birbirleri ile uyum içerisindedir.’’ dedi.
‘’Tek sen bizim aramızdan şöyle çıkıp, bizi terk edip gitme. Her ne emrin var ise can ve başımız üstüne’’ dediler ve devam ederek,

‘’ Şu ana kadar elhamdülillah nice güçlü kâfir orduları ve donanması ile muharebeler eyleyip nice erlikler gösterip zaferler kazandın. Yüz aklıklarına sebep oldun. Şimdi gerekir ki bu müjde haberlerini Asitane-i devlete (İstanbul) bildiresin. Bu hususu da bir güzelce açıklayasın. Eğer devletlü padişah hazretleri bizi kulluğa kabul ederek name-i şerif gönderirse ne hoş! Hutbeyi onların ism-i şeriflerine okutur ve sikkeyi dahi onların nâm-ı paklarına kestirirsin. Netice-i kelam onların emr-i şerifleri ile amel edersin. Biz dahi bu hususta sana her bakımdan tabi ve bağlıyız’’, dediler. 

Hızır bey onların bu sözlerinden ve kavillerinden memnun kalarak, ‘’Oyleyse varın sizler de bir arz kaleme alarak getirin. İçinizden bir adamı tayin ediniz. Ben de halimi efendimin kapısına bildireyim. İnşaallah bu bendesini yine kulluğa kabul edip hutbeyi ve sikkeyi isteyeler’’ dedi.

Alimler derhal arzu ve istekleri üzere bir nameyi kaleme alarak Hızır Bey’e getirip teslim ettiler. Nameyi götürmek üzere de içlerinden liyakatli alim ve fazıl bir kişiyi de görevlendirmişlerdi.

Hızır Bey de dört pare gemiyi hediyelere donatarak hazırladı. İçlerine padişah ve yüksek rütbeli paşalar için kırkar nefer oğlanlar koyup ağalarından Hacı Hüseyin Ağa’yı leventlerin başbuğu seçerek gönderdi. Ol zamanda Osmanlı tahtında Sultan Selim Han bulunuyordu. Hızır Bey’in hediyeleri huzur-ı şeriflerine gelip namesi okunduğunda,

Hızır Lalam Hayreddin ve Nasreddindir

‘’ Hızır Lalam Hayreddin ve Nasreddin’dir. Benim evvelden beri en makbul kulumdur. Ben onun her işini kabul eyledim. Düşmanları üzerine daima muzaffer olsun. Ol vilayetin namesin ve hütbesin benim nâm-ı pâkime göndersin.’’ Diyerek Hacı Hüseyin Ağaya hil’at giydirdi. Ağa ve leventler için konaklar döşetip tayinatlar verdi. 
Hacı Hüseyin Ağa Asitane-i saadette kırk gün kadar kaldı. Devlet ileri gelenleri ile görüşüp hadiyeleri takdim etti. Dönüş için hazırlıkları tamamladıktan sonra Sultan Selim Han tarafından bir daha kabul edildi.  Selim Han, kendi hattı ile yazdığı namesini Ağa’ya teslim eyledi. Ayrıca bir cevahir taş oturtma sonkur kılıç, bir hil’at-ı fâhire, bir diba sancak ve bir flandırma verdi. Sonra Hüsein Ağa’ya:
‘’İşbu kılıcı Lalam Hayreddin Reis’e götür. Ona bergüzarım olsun. Din düşmanlarına benim aşkıma gazâlar eylesin. Sancağım ile flandıramı yanından ayırmasın. Ne zaman açarsa galip ve mansur olsun. Hak teala iki cihanda yüzünü ak eylesin.’’ diyerek dua ettiler. 

Tekneler Yalı köşkünden kendilerini uğurlayan Selim Han’ı yollu yolunca üçer kat şenlik eyleyip top atışları ile selamlayarak ayrıldılar.

Gemiler Selametle Cezair’e Döndü

Nihayet bir kaç gün daha geçince gemiler Cezair’e azim şenliklere vasıl olurlar. Hayreddin Bey o gün büyük bir divan tertip eder. Bütün alimler, salihler, şeyhler, gaziler, orada hazır bulundular. 

Padişah hazretlerinin ihsan buyurdukları hil’atı giyip kılıcını boynuna bir hamayıl gibi asan Hayreddin Bey, ayakta hürmetle padişahın namesini kabul ederek üç defa öpüp yüzüne gözüne sürdükten sonra bütün erkâna karşı okuttular. 

Emr-i şerifi büyük bir muhabbetle dinleyen alim ve erkân, ‘’ Duyduk ve gereğince amel ettik bizim için en büyk seadettir’’ dediler. Padişah hazretlerine azim dualar eylediler.

 Memleket halkı küçüğü ve büyüğüyle genci ve yaşlısıyla, kadını ve erkeğiyle şad ü hürrem oldular. İlk Cuma günü hutbeyi Selim Han hazretlerinin adıyla okutan Hayreddin Bey donanma ile gelmiş bulunan padişahın adamını yine büyük hediyelerle Asitaneye gönderdi. 

İlgili Gönderiler

1 / 62